Skip to content
  • Derin Düşünceler

    ictenlik
    10
    0 Oy
    10 İleti
    69 Bakış
    ictenlikI

    sağnık umut
    umutçuksu sevimseyiş
    ağlamsı gülemsi umutkanlık

    derin dinlenen durgun durultu
    dupduru dinlenen derin serinlik
    depderin durulan dinlenik sakinlik
    dupdurgun semleyen dipdingin semliyiş

    sev sev sevseyiş
    sevleyiş sevleyiş

    uçu yayık derin uzam

    ısıyacaklı sevinçseyiş
    sımsıcayaklı umutsayış
    depderin sevişseyiş
    ımılık umutlamsayış

  • Nurullah Genç

    Tarih & Edebiyat
    20
    1 Oy
    20 İleti
    84 Bakış
    E

    https://youtu.be/8K33UpMhGRg?si=WYZ15Ar9lUhxK9AZ

    RÜVEYDA'YA AĞIT -

    Ben bir aziz değilim, hele gündüz değilim
    Attığı her adımda siyah bir iz bırakan
    Bir yanında ürküten bir baldıran gövdesi
    Bir yanında kederi özümleyen bir lâle
    Merhamet sahrasının uyuyan gecesiyim

    Bırak da, böyle bitsin bu günahkâr serüven
    Bırak da kurtarayım bu emânet sarayı
    Yeter, intiharınla oyduğun yüreğimi
    Umutsuz şarkılarla avutulduğum yeter
    Göğsümde bir yanardağ kıvranıyor Rüveyda
    Yaraları kapandıkça kanıyor Rüveyda
    Duman çöktü güneşin sitem aynalarına
    Aralandı perdeler; şimdi sessiz değilim
    Dertliyim, viraneyim, ben bir aziz değilim
    Azizler tohum eker sevgi tarlalarına

    Senin gözlerin dram; oysa ağlatan benim
    Ben dilenci; sen sultan; sevgi dağıtan benim
    Sen ışık; ben karanlık ve aydınlatan benim
    Ben ölümüm; sen hayat; cana can katan benim
    Sabah sende oluyor; güneşi tutan benim
    Soran ben; sorulan sen; hüznü damıtan benim
    Öldüren ben; ölen sen; kabirde yatan benim
    Sen sevda yüklü bulut, göklerimin sahibi
    Saklıyorum içimde seni bir tufan gibi

    Nerde uğruna ömür verdiğim belâ, nerde
    Her hatıra bir demet zakkum meyhanelerde
    Düşlerim esrarınla çoğalan pervanedir
    Götür benden ahzânı, bana ihsanı getir
    Yalanı reddederken düşüyorum yalana
    Ben bir aziz değilim Rüveyda, anlaşana

    Bu ağıdı öldüğün için söylemiyorum
    Sen ölmedin Rüveyda; at vuruldu; ben öldüm
    Her hamlesi bir tabut şimdi bakışlarının
    Yıkayıp kefenledin; mehtabına gömüldüm
    Her iklime kanatlı bir haberci salsınlar
    Çağır âşıklarını; namazımı kılsınlar
    Duysun âlem ateşin dağı erittiğini
    Bu illetin taşları bile çürüttüğünü

    Gün olur da, ayrılık yumağı çözülür mü
    Bergüzârım ayaklar altında ezilir mi
    Rüveyda, görür müyüm yeşil ufuklarını
    Seninle bir sonsuzluk bulur muyum Rüveyda
    Yoksa hep bu kabirde kalır mıyım Rüveyda
    Şiir & Yorum: Nurullah Genç

  • BİLİM&EDEBİYAT

    Serbest Kürsü
    17
    0 Oy
    17 İleti
    51 Bakış
    ictenlikI

    @bagimsizkoala, içinde söyledi: BİLİM&EDEBİYAT

    Sevgili @ictenlik fikirlerin için minnettarım. Gerçekten çok yardımcı oldunuz. Bunlardan şeyi düşündüm. Büyük duvara monteli bir çark. Önünden geçerken durup incelenmeli şeklinde üstlerinde ekler çarkın içinde kök halinde kelimeler. her çevirmede köklere eklenen ekler ile oluşan kelimeler. Tabi üzerine daha fazla fikirle çalışılabilir.

    Sevgili bagimsizkoala ilginç görünüyor. Umarım çocuklar mutlu olur ve bunu sever.

  • velev ki söyledim...

    Sizin Köşeniz
    13
    1 Oy
    13 İleti
    188 Bakış
    V

    Hayatımız,ifade edemediğimiz duyguları sırtlanmakla geçiyor.
    Konuşmanın bir şeyi değiştirmeyeciğine bizi inandiran insanların varlığına susmakla...
    Unutmadığımız geçmişin yükünü omuzlarımıza yük etmekle...

    Bir yaşamalık hayatımız var.

    Ona bile kendimizi sığdıramıyoruz.

    Sevgisizlikten birbirimizi kırıyoruz, kırılıyoruz.

    Böyle böyle tükenip gidiyor hayat...

    Ve insan mütemmim cüzünden ayrı, yarım kalmışlar mezarlığına gömülüyor.

    Bedelini tüm insanlık ödüyor .
    -velevki-

    https://youtu.be/TEp6ZZy8YxQ?feature=shared

  • Deniz Sarıtop - PFB Ego Teorisi

    Tarih & Edebiyat
    2
    0 Oy
    2 İleti
    67 Bakış
    kâfir imamK

    Erkeklik veya cesaret handikapı bu toplumda çok var. Bu yüzden bir türlü doğruyu bulamıyorlar.

    Örneğin herkes çok dürüst çok namuslu çok ehlaklı ama gel gör ki kimse patronla ters düşmek istemez. Çünkü parası kadar ehlaklıdır, namısludur.

    Bir söz var or**pu namustan bahsediyorsa parayı beğenmemiştir.

  • Deniz Sarıtop - PFB Çözüm Masası

    Tarih & Edebiyat
    1
    2 Oy
    1 İleti
    49 Bakış
    Kimse yanıtlamadı
  • Aklın Kimyası ile Aşkın Kimyası

    Tarih & Edebiyat
    15
    1 Oy
    15 İleti
    136 Bakış
    D

    Baruta benzettiğim hormonal kokteyli biraz açayım. Bu kokteylde tüm hormonlar var. Karmaşık bir kokteyl. Çok karmaşık ve şırınga ile enjektesi olanaksız bir formül. Hiç bir aşığın kimyası da başka bir aşıkla aynı değil. Bunlar hep hormon analizleri ile bahsettiğim araştırmada ölçüldü. Hormonların görevleri de karmaşık, basit değil. Örneğin aşk iksiri olarak bilinen oksitosin hormonunun çok farklı işlevleri de olduğu belirlendi. Ver damardan sentetik oksitosini aşık olsun şeklinde bir şey olmuyor.

    Çok da fazla hormon türü var. Bunların işlevleri net değil. Kişiden kişiye de etkileri farklı. Örneğin serotonin geri emilimini bloke eden antidepresanların etkileri hiç bir kişide diğeri ile aynı standart etkiyi göstermiyor. Çok farklı tepkiler olabiliyor. Birini gerçekten teskin ediyor, birinin ise intihar eğilimini bile tetikleyebiliyor.

    Hasılı duygu kimyamız son derece karmaşık.

  • Öykümsü

    Tarih & Edebiyat
    1
    1 Oy
    1 İleti
    115 Bakış
    Kimse yanıtlamadı
  • 0 Oy
    1 İleti
    115 Bakış
    Kimse yanıtlamadı
  • Bir etimolojik deneme

    Tarih & Edebiyat
    5
    0 Oy
    5 İleti
    150 Bakış
    D

    Sümer dili elbette sadece bir tarih konusu, bunu konuşacak kimse yok. Sümerce taa Akadlar döneminde tarihe karışmaya başlamıştı. Fakat nasıl ortaya çıkarıldı, Akadçaya da geçen ve tüm bölge dillerine geçen sözcüklerinin izi sürülerek.

    Türkçe dahil tüm bölge dillerinde Sümerce sözcükler yaygın. O bakımdan Sümerce yaşıyor ve konuşuluyor aslında ama dil konusu elbette çok karmaşık bir konu. Tüm dillere karışmış, dağılmış erimiş ve unutulmuş. Buna yaşıyor da diyemezsin ölü dil de diyemezsin.

    Hani dinozorların nesli bir bakıma tükendi ama kuşlar onların devamı, aslında nesilleri tükenmedi gibi bir şey. Bunlar karmaşık olgular ve her türlü tartışmaya da her zaman açık olacak konular.

  • Milena'ya Mektuplar

    Tarih & Edebiyat
    2
    3 Oy
    2 İleti
    174 Bakış
    bagimsizkoalaB

    @phi
    Mesela neden senin odanda duran, sen sandalyende ya da çalışma masanda otururken, uzanırken ya da uyurken, seni bütünüyle gören mutlu bir dolap değilim? Neden değilim?

    Kafka'nın derin sözlerinden oluşan Milena Jesenska'ya yazdığı mektupları içerir. Bu mektuplar bize Milena sayesinde ulaşıyor. Milena, toplama kampında öldürülmek için yakalanmadan önce bu mektupları arkadaşına veriyor ve bu şekilde bizlere ulaşmış oluyor.

    Sonlara doğru biraz sıksa da kesinlikle okunması gereken bir kitap. Gerçek ve derin aşkı bu mektuplar sayesinde daha iyi anlayabiliyorsunuz.

  • Zıvanadan Çıkmak Deyimi

    Tarih & Edebiyat
    5
    2 Oy
    5 İleti
    174 Bakış
    K

    Bu deyim bir hayli popüler olmakla beraber, bizim diyarda sıkça kullanılır. Kökeni hakkında başka hikayeler de var. Kapının zıvanasıyla ilgili.

  • 1 Oy
    2 İleti
    146 Bakış
    nejdet evrenN

    Boşa Yazdım

    Boşa yazdım
    An için
    Doluya yazdım
    Gün için
    Boş dolmadı
    Gün ağardı
    Kim bilir
    Bir gün
    Şah damarından
    Kıskıvrak
    Bir can
    Yakalar
    Sen değil
    Senden ötesi
    Anlayacak beni
    Ve o gün
    Ne ben ne de sen
    Olmayacağız...
    11 ocak 2020 /Akarca

  • Betimleyelim

    Serbest Kürsü
    2
    2 Oy
    2 İleti
    111 Bakış
    nejdet evrenN

    @bagimsizkoala ,
    ../
    Stabilize yolda tıngır mıngır ilerleyen, kah patinaj yapıp sağa sola savrulan mini otobüs yol ayrımında durdu. Sadece bir yolcu indi, otobüs bagajından çıkardığı tahta çantası ile belli belirsiz farkedilebilen patika bir yola koyuldu. Karanlık henüz çökmemişti; inceden inceye kar serpiştiriyordu. Bahar aylarında sıkça kullandığı için yolu ezberinde zaten biliyordu ve mevsim itibariyle yerde 30-40 cm kar olsa da yürümeyi, hele hele karda yürümeyi çok severdi. Köye varması için 5 km gibi bir yol vardı önünde ve tempolu yürürse 1 değilse 2 saatte varırıdı. Rodrigo’nun gitar konçertosunu duyduğu günden beri o ezgiyi mırıldanır, ıslık çalmayı dener ve bıkmadan usanmadan yinelerdi. Bir ıslık eşlik ediyordu ona ve uçsuz bucaksız beyaz örtünün ortasında yapayalnızdı. Kepi, eldivenleri, atkısı en çok sevdiği kırmızı rengindeydi. Çocuklarını düşündü; tezek sobasının başında analarını çekiştiriyor olmalılar diye geçirdi içinden. Ufaktan bir esinti oldu; ardından şiddetini arttırdı ve kar yağışı tipiye döndü; taneler yukarıdan değil yandan, soldan sağdan önden arkadan yüzüne gözüne elbiselerine çarpıyor; kendi fısıltısını hisettiriyordu. Aydınlık ta aynı tempoda hızla kararıyordu; “adımlarımı açmam gerek” diye geçirdi içinden. Şimdi daha hızlı yürüyordu, ıslığı bırakmış, düşlerinden sıyrılmış biraz da endişelenerek bir an önce varmaya odaklanmıştı. Tipi hızını azaltmıyor içine içine işliyordu. Dizlerine kadar kara saplandığını soluklanmak için durduğunda fark etti. Beyaz örtü tüm izleri alıp götürmüş, karanlık ufuk çizgisinde yitmişti. Ahmed Arif’in şiiri takıldı diline “Bak bıyıklarım buz tuttu/ üşüyorum da”...Bir sıcak çorbaya neleri vermezdi?...Ufka doğru baktı, soluna sağına baktı lakin hiçbir iz , hiçbir karatı, hiçbir ses yoktu; fırtınanın fısıltısı ninni söyler gibiydi. Durmanın hiçbir yararı olmayacaktı; tek bir düz çizgide yürümek dışında şansının kalmadığını biliyordu...Düşündü, düşündü, düşündü; 90 derecelik açıyla sola döndü ve yürümeye başladı. Aç çakalların ulumaları duyuluyordu; yine Arif’den bir dize geçti içinden “bunlar engerekler/ bunlar çıyanlardır/ bunlar aşımıza ekmeğimize göz koyanlardır/ tanı bunları/ tanı da büyü”..Cebinden kösteğini çıkardı ve 3 saate yakın yürüdüğünü anladı. Kar dizlerinin üzerinde ve tipi her yanını kuşatmış, alabildiğine savuruyordu; iliklerine kadar üşüme hissine kapıldı; gözleri kararır gibi oldu; “hayır, hayır” dedi içinden, uyku asla yok, durmak asla...Çantanın ağırlığından kurtulmak istedi ve çocukları için aldığı tüm öykü kitaplarını çantayla birlikte karlar içine bıraktı; nasıl olsa kar eriddiğinde geri gelir alırdı...Can derdi hiçbir şeye benzemez...Kar beline kadar yükselmişti, artık düşe kalka ilerleyebiliyordu...”eyyy hawwaaarrrrr!” diye bir çığlık attı, yığıldı..Güneş ne kadar da yakıcıydı; öğle uykusuna davet edercesine mahmurlaştırıyordu. Renk renk çiçekler vardı etrafında ve cıvıl cıvıl oynaşan çocuklar; bir çocuk koşarak geldi yanına ve ellerini uzattı, sımsıcak dokundu...

    Her yerde aradılar, 3 ay sonra çantasının üzerine kapaklanmış uyurken buldular...

  • Yunus Emre

    Tarih & Edebiyat
    1
    3 Oy
    1 İleti
    99 Bakış
    Kimse yanıtlamadı
  • Kendi yorumum ile kısacık bir şiir..

    Tarih & Edebiyat
    3
    6 Oy
    3 İleti
    131 Bakış
    smileS

    @Mertaşkın teşekkür ederim.

  • IŞIL'IN RÜYASI

    bagimsizkoala
    5
    3 Oy
    5 İleti
    155 Bakış
    FidesF

    Çok güzel bir paylaşım, silgi mi, kalem mi, defter mi, kitap mı olmak isterdiniz?

  • Hamlet roman incelemesi

    Tarih & Edebiyat
    1
    2 Oy
    1 İleti
    134 Bakış
    Kimse yanıtlamadı
  • 2 Oy
    1 İleti
    1k Bakış
    Kimse yanıtlamadı
  • 1 Oy
    1 İleti
    259 Bakış
    Kimse yanıtlamadı